Jeff Nichols, The Bikeriders'ı 19 Haziran 2024 'te beyaz perdeye taşıyor. 1965'ten 1967'ye kadar bir Orta Batı motosiklet kulübünün yaşamını belgeleyen, hatta çetenin bir parçası olup onlarla birlikte yaşayan Amerikalı fotoğrafçı Danny Lyon 'un hikayesinden esinlenen film, Chicago'nun kurgusal Vandallarının yaratılış ve yükseliş hikayesini anlatıyor.
Kaçınılmaz olarak Easy Rider ve Sons of Anarchy'den etkilenen film, 60 'lı yıllarda Amerikan toplumunu saran özgürlük duygusunu, duygusal bir rock'n'roll müziğiyle mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Amerika Birleşik Devletleri henüz Vietnam Savaşı'na kitlesel ölçekte katılmamıştı ve toplumunözgürleşmesi kültür ve şimdiye kadar yeraltında kalmış boş zaman etkinliklerine duyulan ilgiyle sağlanmıştı.
Jeff Nichols, basit bir yarış arabası olarak başlangıcından ( L'Équipée sauvage filminde Marlon Brando 'ya duyulan hayranlıkla yaratılmıştır), savaşın travmasını yaşayan ve onların değerlerini paylaşmayan yeni bir nesil tarafından ele geçirilen Vandalların çöküşüne -ahlaki çöküşüne- kadar, her şeyin hala mümkün göründüğü bir dönemi zekice yakalıyor. Amerikalı yönetmen bu destansı hikayeyi anlatmak için bir kadın bakış açısı seçiyor; testosteron dolu bu dünyaya ister istemez giren Kathy'nin(Jodie Comer, her zamanki gibi mükemmel) bakış açısı.
Çetenin çeşitli üyelerinin tanıtımı, Danny Lyon'un portre çekimlerine güçlü bir selam göndererek, hareketsiz, kamera önü çekimleri şeklini alıyor. Johnny'nin(Tom Hardy, özellikle rolüne kendini adamış) rehberliğinde Chicago Vandalları, Take Shelter'ın yönetmeniyle altıncı işbirliğine imza atan Michael Shannon, rakip kulüpten şakacı bir motorcu rolündeki Norman Reedus (The Walking Dead) ve Johnny'nin sağ kolu, esmer, dilsiz sarışın melek yüzlü Austin Butler'ın da aralarında bulunduğu seçkin bir oyuncu kadrosu tarafından canlandırılıyor.
Hepsinin ortalığı birbirine kattığı kesin ve ağır Orta Batı aksanlarının da bununla bir ilgisi var ama film aynı zamanda hayat tarafından reddedilen, erkekliklerini ve bir gruba ait olma ihtiyaçlarını sorgulayan bu dışlanmışların hayat larındaki çatlakları da vurguluyor. Çünkü Vandallar her zaman sert adamlar değillerdi. Aslında Motorcular, hiç sahip olamadıkları ailelerini yeniden yaratmak için etraflarını kükreyen motorlarla saran, sevgiye muhtaç küçük çocukların hikayesini anlatıyor.